Her varlığın eşit bir şekilde gelişme şansı ve hakkı vardır.. Ancak hızını, varlık kendisi belirler..
Ötekileştirmeden, ayırmadan, ayrıştırmadan, kınamadan, farklılaştırmadan önce, karşınızda duran kişinin, sizin bir ''aynanız'', bir kopyanız olduğunu unutmayınız..
Bir çocuk da anne karnına düşüyor, dokuz ay sonra Dünya'ya geliyor.. Bebek halinden, yavaş yavaş emeklemeye, yürümeye, konuşmaya başlıyor.. Bütün çocuklar yaşama bu şekilde başlıyorlar.. Ama büyüyüp 20 yaşına geldiklerinde her biri ayrı bir birey oluyorlar.. Kimi felsefe yapacak hale gelebiliyor..
Şimdi, bu bebeklere, konuşamadıkları, yürüyemedikleri için birtakım sıfatlar takmıyorsak, insan varlığına, insan ırkına da takamayız... İnsan varlığı da gelişmiş duruma geçerken aynı basamaklardan, aynı aşamalardan geçer..
Sizler, bir bebeğe bakarken, ''Ben de bir zamanlar böyle bebektim.'' diyebilirsiniz. İlkel davranışlar gösteren bir insanı gördüğünüzde de ''Biz de bir zamanlar böyleydik.'' demeliyiz..
Bazılarımız daha önce yola çıktıkları için, ya da daha hızlı olduğu için öne çıkmış olabilir.. Hiyerarşiyi yok edemeyiz..
Birlik ve eşitliğin aynı olması ''aynı yoldan geçmeyi'' anlatır.
Bu birlik ve bütünlük algısı bizi Vazife Sezgisi Realitesi'ne götürür. Bu birliği tam olarak anlayabilirsek, birilerine yardım etmek durumunda olduğumuzu da kavrayabiliriz.. Çünkü aynı şekilde bize de yardım edildi. Bizler nasıl sizlere yardım ediyorsak, sizin de, size yapıldığı usulde, yardım etme arzusunun içinizde güçlenip çoğaldığını göreceksiniz.
''Bana ne, onun sorunu, kendi problemi, ben kendi hayatımı yaşıyorum, her koyun kendi bacağından asılır vb.'' söylemlerin yapıldığı, BEN'in yüksek olduğu noktada bu arzu görülmez.
Ötekileştirmeden, ayırmadan, ayrıştırmadan, kınamadan, farklılaştırmadan önce, karşınızda duran kişinin, sizin bir ''aynanız'', bir kopyanız olduğunu unutmayınız..
Bir çocuk da anne karnına düşüyor, dokuz ay sonra Dünya'ya geliyor.. Bebek halinden, yavaş yavaş emeklemeye, yürümeye, konuşmaya başlıyor.. Bütün çocuklar yaşama bu şekilde başlıyorlar.. Ama büyüyüp 20 yaşına geldiklerinde her biri ayrı bir birey oluyorlar.. Kimi felsefe yapacak hale gelebiliyor..
Şimdi, bu bebeklere, konuşamadıkları, yürüyemedikleri için birtakım sıfatlar takmıyorsak, insan varlığına, insan ırkına da takamayız... İnsan varlığı da gelişmiş duruma geçerken aynı basamaklardan, aynı aşamalardan geçer..
Sizler, bir bebeğe bakarken, ''Ben de bir zamanlar böyle bebektim.'' diyebilirsiniz. İlkel davranışlar gösteren bir insanı gördüğünüzde de ''Biz de bir zamanlar böyleydik.'' demeliyiz..
Bazılarımız daha önce yola çıktıkları için, ya da daha hızlı olduğu için öne çıkmış olabilir.. Hiyerarşiyi yok edemeyiz..
Birlik ve eşitliğin aynı olması ''aynı yoldan geçmeyi'' anlatır.
Bu birlik ve bütünlük algısı bizi Vazife Sezgisi Realitesi'ne götürür. Bu birliği tam olarak anlayabilirsek, birilerine yardım etmek durumunda olduğumuzu da kavrayabiliriz.. Çünkü aynı şekilde bize de yardım edildi. Bizler nasıl sizlere yardım ediyorsak, sizin de, size yapıldığı usulde, yardım etme arzusunun içinizde güçlenip çoğaldığını göreceksiniz.
''Bana ne, onun sorunu, kendi problemi, ben kendi hayatımı yaşıyorum, her koyun kendi bacağından asılır vb.'' söylemlerin yapıldığı, BEN'in yüksek olduğu noktada bu arzu görülmez.